Kâfirlerin duası hep boşa gider! / 08.09.2020 / Kerem Önder

Share:

Listens: 0

Kerem Önder

Religion & Spirituality


لَهُۥ دَعْوَةُ ٱلْحَقِّ ۖ وَٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَىْءٍ  إِلَّا كَبَٰسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى ٱلْمَآءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَٰلِغِهِۦ ۚ وَمَا دُعَآءُ ٱلْكَٰفِرِينَ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍ “El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O´dur. O´nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.” (Ra’d 14) 1) İkrime, İbn Abbas (r.a.)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hak davet (gerçek dua), "Lâ ilâhe illallah" sözüdür." 2)  Hasan el-Basri'nin görüşüne göre, "Allah, haktır. O'nun duası, yani Ona yapılan duâ da haktır." Buna göre Hasan el-Basrî sanki şu manayı imâ ediyor: Sadece Allah'a dua etmek, hak ve gerçektir." Bil ki hak, mevcûd olandır. Mevcûd olan şeyler de iki kısımdır: 1) Yok olmayı kabul eden (yok olabilecek olan) kısım ki, bunun bâtıl olması da mümkindir. 2) Yok olmayı kabul etmeyen kısım ki, bu kısmın bâtıl olması mümkin değildir. İşte gerçek hak budur. Zatı itibarı ile vâcibu'l-vücûd olan mevcûd (var) olduğu zaman, yokluğu kesinlikle kabul etmez (yani onun yok olması düşünülemez). Binâenaleyh mevcudat içinde "hak" olmaya en layık olan varlık O'dur ve "hak" olmaya en layık inanç ve zikir, O'nun var olduğuna inanmak, varlığını zikretmektir. Bu izah ile sabit olur ki, varlıklar içinde O'nun varlığı gerçek "hak"tır, inançlar içinde de O'nun varlığına inanç gerçek "hak'tır. O'nu medh-ü sena etmek, ulûhiyyetini ve kemâlini itiraf etmek ve zikretmek de, zikirler içinde gerçek "hak"tır. İşte bundan dolayı O, ''Hak da'vet (dua, ibadet, çağrı, isim) ancak O'nundur" demiştir. Kâfirlerin Duasının Sonucu Daha sonra Cenâb-ı Hak, başka duâ ettikleri şeyler ise" yani "Kâfirlerin, Allah'ın dışında duâ ettikleri ilahlar ise, "hiçbir şekilde kendilerine icabet edemezler" yani" o kâfirlerin istedikleri şeylere ancak iki avucunu, kendisine su gelsin diye suya uzatmış kimseye, suyun icabet 'etmesi (karşılık vermesi) gibi icabet ederler" buyurmuştur. Su ise cansızdır, ellerini kendisine uzatan kimseyi, onun susuzluğunu ve ihtiyacını hissetmez, görmez, o kimseye karşılık vermeye ve onun ağzına kendiliğinden ulaşmaya kadir değildir. O kâfirlerin duâ ettikleri putlar da cansızdırlar, onların dualarını duyamaz, onlara karşılık veremez ve onlara fayda vermeye kadir değildirler. Denildi ki, onların putlarına yaptıkları dualarının faydasının az oluşu, iki avucu ile su içmek isteyip, parmaklarını açarak ellerini suya uzatan (daldıran), ama avucuna su gelmeyen, böylece de su içme fiiline ulaşamayan kimsenin haline benzetilmiştir. Buradaki fiil tâ'lı olarak zira parmaklarının arası açık olduğundan suyu tutmaz. Daha sonra Allah Teâlâ "Kâfirlerin duası kaybolup gitmeye mahkûmdur'' buyurmuştur. Yani, "Boşa gitmiştir, hiçbir faydası yoktur. Çünkü onlar Allah'a duâ ederlerse, Allah onlara icabet etmez. İlahlarına (putlarına) duâ ederlerse de, putları icabet etmeye kadir olamaz" demektir.” Razi, Tefsir